>Nissan XTrail yazısına devam ediyorum.
4×4 Kar ve Buz Performansı
Daha önce 4×4 kullanmış biri değilim, ama XTrail’in kar ve buz performansından çok çok memnun kaldım. Her ne kadar yeni lastiklerin etkisini göz ardı etmemek gerekiyorsa da, Kartalkaya kayak merkezine kar ve buz ile kaplı yollardan zincir takmaya ihtiyaç duymadan 40-50 km/saat ile rahatça çıkarken, önümüzde dört tekere zincir takmış bir BMW X5’in patinaj yaparak yolda kalması, XTrail’e duyduğum güveni epey arttırdı.
Kar ve buzda yokuş yukarı çıkmak kolay, aşağı inmek ise daha zor ve tehlikelidir. Yokuş aşağı inerken XTrail’i kontrol etmek, yokuş yukarı çıkarken olduğu kadar kolay değil. Dizel motorların motor freni neredeyse yapamıyor olmaları ve aracın ağırlığı, yokuş aşağı inerken size karşı çalışmaya başlıyor. Nissan mühendisleri de bunun farkında olmalılar ki aracın kontrol aksamı içinde bir yokuş aşağı hız sabitleyici var.
Son derece başarılı olmasına rağmen, yokuş aşağı hız sabitleyici kullanması çok kolay bir özellik değil. Öncelikle, 4×4 aktarımı kilitli pozisyona almanız gerekiyor: yani XTrail çekişi ön ve arka lastiklere sabit bir oranda aktarıyor olmalı. Kitapçığını okursanız, bu çekiş seçeneğinin, aracın üzerinde bulunduğu zemin buz veya çamur gibi kaygan olmadığı sürece kullanılmaması öneriliyor. Her 4×4’de olduğu gibi, bu şekilde aracı kullanmak aktarım organları üzerinde sürekli ve değişken bir yük oluşturarak lastiklerde aşınma ve aktarım sisteminin ısınmasına neden oluyor.
XTrail’deki yokuş aşağı hız sabitleyici, aracı yaklaşık 7 km/saat hıza indirmek ve o hızda tutmak için tasarlanmış. Bunu yapmak için her tekerdeki kaymayı ölçüyor, ve her tekerleğe ayrı ayrı ne kadar ve ne zaman fren uygulayacağına karar veriyor. Benim gözlediğim kadarıyla sistem gerçekten işe yarıyor: ABS ile duramadığınız yokuş aşağı buzlu yollarda bile araç çabuk bir şekilde yavaşlıyor.
Yokuş aşağı hız sabitleyicinin en önemli eksikliği, iniş hızının 7 km/saat’ten farklı, özellikle de daha yüksek bir hıza ayarlanamaması. Sistem 30 km/saat’e kadar devrede kalıyor, ve ayağınız gazda değilse aracın hızını 7 km/saate düşürmeye çalışıyor. Virajlı ve buzlu bir dağ yolundan aşağıya doğru inerken frenleme işini tamamen yokuş aşağı hız sabitleyiciye devrederseniz, arkadan gelenler size balina büyüklüğünde bir kaplumbağa olarak bakmaya başlıyorlar. Bu yüzden ben auto 4×4 ve 4×4 lock + yokuş aşağı hız sabitleme sistemi arasında çabuk geçişler yaparak kullanmayı tercih ediyorum. Bu benim dikkatimden bir miktar çaldığı için hoş bir durum değil, ama trafiğe daha uyumlu bir şekilde ilerlememi sağlıyor.
Yokuş aşağı hız sabitleme sistemi, devreye alındıktan sonra fren pedalına basma ile frenlemeye başlasa, ve yavaşlama ivmelenmesi fren pedalına basılma gücü ile bağlantılı olsa, buzlu dağ yollarında daha da kullanışlı bir donanım olurmuş.
İç Mekan, Gürültü, Konfor
Geniş, ferah, ve aydınlık. Yan camlar oldukça aşağıya kadar devam ediyor, ve ön camın görüş açısı gayet geniş. Sunroof’un büyüklüğü arkada oturanın klostrofobik hissetmesini imkansız kılıyor. Ayak mesafelerinden şikayetçi olmak için uzun seneler basketbol oynamış ve bol bol süt içmiş olmak gerek . Arka koltuklar 40/20/40 katlanabiliyor. Bu sayede zaten büyük olan bagaja, dört kişi kayağa giderken arkadaşınızın kayak taşıyıcıya sığmayan snowboard’unu da koyabiliyorsunuz. Test edildi, oluyor
Sessizlik konusunda ben XTrail’den memnunum. Kullandığım araçta ek olarak Ziebart‘ın ses yalıtımı da bulunuyor. Bunu yaptırmamdaki amaç, biraz da yollardaki kimyasal ve tuzların araç altında aşınmaya neden olmasını zorlaştırmak. Bu yüzden yol sesi konusunda bir yorum yapmam doğru olmaz: ben araçta lastik sesi duymuyorum. Ama motorun mırıltısı sürekli sizle olacak. Ne de olsa o bir dizel.
120 km’nin üzerine çıktığınızda, eğer yan rüzgarlar varsa, rüzgar sesi daha duyulur bir hale geliyor. Kişisel fikrim, çekilmez olmadığı. Ayrıca, sunroof’un altındaki kaplamayı kapatmak da dışarıdan gelen ses miktarını azaltıyor.
Konfor konusunda benim gözüme çarpan ilk şey, araçtaki depolama gözlerinin fazlalığı oldu. Ayrıca içecek koyma yerlerinin sayısına bakacak olursanız, Nissan’ın iç mekan tasarım ekibinin araçta içilebilecek içecek şirketlerinde hisse sahibi olduğunu düşünüyor insan. Sabah kahvesini önemseyen birisi olarak bu durumdan memnun olmadığımı söyleyemem: sabah kahvemi içmiş ve ayılmış olarak ofise girmek bana çok keyif veriyor. İstanbul trafiğinde yarım saat daha güzel nasıl geçirilebilir ki?
Aracın konfor açısından en zayıf noktası üzerinde gelen müzik sistemi. Her ne kadar telefon desteği çok kullanışlı olsa da, Türkiye’de satılan modelin hala sadece müzik CD’si çalıyor olması (mp3 CD’si bile değil), Japonya’da birilerinin elinde kalan müzik sistemini buraya göndermişler izlenimi veriyor. Sistem bunu bir Aux girişi ile telafi etmeye çalışıyor. Ancak bu girişten mp3 çalar kontrol edilemediğinden, ve giriş de koltuklar arası kol desteğinin içinde saklı olup destekten dışarı kablo çıkartılabilecek bir boşluk bulunmadığından, birilerinin mesaisinin sonunda trafiğe kalmadan eve yetişmek üzere acele ederken yaptığı bir tasarım hatası gibi duruyor bu giriş.
Bir de emniyet kemerini yerinde tutan tırnaklara yapıştırılan plastiklerden bahsetmeden edemeyeceğim. Metalin üzerine yapıştırılmış bu plastikler, emniyet kemeri tokasının hareketleriyle dışarı doğru kayıyor ve düşüyorlar. Sonuç: gıcırdayan emniyet kemeri tokası. Bu kadar küçük bir tasarım hatasını, sonucu bu kadar rahatsızlık verici olmasına rağmen nasıl hala keşfedip de düzeltemedikleri beni şaşırtıyor.
Özetle
XTrail güven veren bir araç. Sizi gideceğiniz yere kar buz tipi yağmur çamur demeden götürüyor. Ancak bunun karşılığında ona yumuşak davranmanız ve tatlı-sertten daha atak bir kullanım tarzıyla sürmemeniz gerekiyor. Ufak tefek çıkarttığı sorunlar ve tasarım problemleri, sizi rahat ettirmeyi vaat eden herhangi bir karmaşık makinede bir mühendis olarak benim kaçınılmaz olarak var olmasını beklediğim düzeyin üzerine çıkmıyor.
Güvenli sürüşler,
–eg